29.7.10

Kitap okuyup yatacağım birazdan.

Çift kişilik yatağımda gene başka bir çapraz yatma gecem/sabahım.

Sen yerine artık yastıklar sevgilim.

Kalkmamak için bitmiyor nedenlerim.

26.7.10

Sometimes Beer Is Just a Beer


Biradan pek haz etmem, herkes de bilir bunu. Lisedeyken overdose şekilde sahillerde teenager şekilde içtiğimden olsa gerek aramızdaki bütün ilişki kesilmişti. Bir de gastritime de pek iyi geldiği söylenemezdi.

Ama bugün garip bir şey oldu. Bizimkiler Guitar Hero'dan çıktıktan sonra bira içelim dediler, bense diretmek yerine hadi hadi diyerek körükledim...
(Ulan yazı ilk defa bira içmeye başlayan birinin anısı gibi olmadan müdahele edeyim)



Kadıköy tayfamı özlemişim. Hem de tekmili birden orada olunca cidden özlediğimi fark ettim. Yağmur yağmaya başlaması ile Karin'in bahçesinin üst tarafı kapandı ıslanmayalım diye! Biz de apar topar biraları içerek biraz ıslanalım, serinleyelim bu bunaltıcı sıcakta dedik; ama çıkmamız ile beraber yağmur çiselemeye döndü. Hatta yok oldu neredeyse.

Yağmur bile tereddütte yağarken. Ulan yağsam mı n'apsam diye düşünüyor. Amk yağmura da mı benzetecektim kendimi. Hala oryantasyondayım insanlara tekrar karışabilmek konusunda sanırım. Eskiden evde 5 dakika bile duramayıp birinin yanına kaçardım.
(Yazar burada aslında ajıtasyon yapmak istemiyor ama, o yöne gidişi bir türlü durduramıyor.)

Gerçekten başarılı bir Anti-Sosyalim ben. Ya da, diye diye kendimi bu hale çevirdim; tam emin değilim.

Neyse, yalnızım ama biliyorum ki yalnız değilim derinlere indiğimde.

Dedim ya, oryantasyonum halen devam ediyor, hele bi' bitsin de...

25.7.10

Damn Cops!

Yağız: Amk, çevirme var.

Caner: N'olacak oğlum.

El işareti yaparak kenara çektirir.

Amerikan hayali olarak, polis memuru yaklaşana kadar ellerim direksiyonda kalır ve yanaşınca cam açılır usulca.

Polis: Arabadan inin bakayım bi'.

C: İneyim mi lan ben de?

Y: Ne bileyim amk ya, öf.

P: Arkadaş da insin söyle ona. Geçin şöyle öne doğru. Ne iş yapıyorsunuz?

Y: Öğrenciyiz memurum.

P: Öyle mi? (Bizi süzer tepeden tırnağa). Arabada yasa dışı ya da bulundurulması yasak bir şey var mı?

Y: Hö?

P: Var mı ulan işte bir şey üstünüzde?

Y: Yok memur bey. (Memurumdan memur beye direk geçiş)

P: Nerede okuyorsunuz, bölüm ne?

Y: İstanbul Üniversitesi'ndeyiz, Veterinerlik okuyoruz.

P: Derdime çare baytarım yok keh keh keh.

Y: ?!?!?!?!

P: Neyse, kimliklerinizi arkadaşa verin bi baksınlar sabıkanız var mı diye; ben de arabayı arayayım bakalım.

Y: Tabii memur bey.

P: Tamam, gidin artık beklemeyin, bitti.




Y: Amk bari paspası düzeltseydin, kaldırıp bırakmış.

C: O değil de, önümüzdeki çevirilen kadın manyaktı.

Y: Harbiden ha, afetti.

C: Sabıkası varmış ama. Polis öyle dedi diğerine.

From Dusk 'Till Dawn


dostunla şafak sökerken
balkonda
kakao likörlü süt içerek
dertleşmek
kadar
güzel bir şey
olamaz

22.7.10

Happy Fuckin' BDay!



10 dakika sonra falan doğum günüm. '89 yılından beri burada yaşamaya çalışıyorum, hayatımı idame ettirmeye gayret gösteriyorum. Hep aynı teranerler içerisinde çıkış yolunun olmamasına küfür ediyordum. Ama bu doğum günümde bir farklılık yapacağım.

Evet, hiçbir şekilde dışarı çıkmadan evde rakım ile şarabım ile müziklerim ile yalnızlığımın 21. yılını kutlayacağım. Yalnızlığımın kelimesi çok ağır olmuş olabilir ama, istisnai isimler üzerine alınmasın lüften. Amacım ajıtasyon yapmak da değil; sadece bilgilendirmek.

Hem zaten her sene parti yapınca aynı teranerler dönüyor;

-Abi orada olmasın ya, uzak bana.

-Adamım ya, x gelmesin kız arkadaşım problemli biliyorsun.

-Moruk, şehir dışındayım yoksa gelirdim.
.
.
.

Zaten yaz gününde doğmak kadar piç bir şey yok; hep doğum gününde insanlar başka şehirde oluyor. Ha bir de çağırılmayı bekleyenler var ki, onlara diyecek hiçbir şeyim yok.

Aa zamanım gelmiş, dur bakayım kimler kutlayacak. :D

21.7.10

That's How People Grow Up


"i was wasting my time trying to fall in love disappointment came to me and
booted me and bruised and hurt me"

Tekmelerime karşılık, bana tekmelediğim kişiler için başkaları tarafından bir sürü tekme geldi hayatımda. Hayal kırıklıklarım bu tekmeler sayesinde benden uzağa gitti ve en nihayetinde de yok oldu. En azından düşene de bir tekme atmak yerine kalkmalarını bekledim ben de onların. Düşen birine tekme atmak acizliktir sadece, ve ben de aciz birine vurmayı kendime yakıştıramıyorum; hayatımda hep zorlu olanı istiyorum, uğraşmayı seviyorum.

"i was wasting my time praying for love for a love that never comes
from someone who does not exist"

Olmadık kişilerden olmadık şeyler istedim daima. Yapabilecek biri yerine, yapamayacak birinin yapmasını istedim hep. Kimisi başardı, kimisi başarısız oldu, kimisi de denemeye tenezzül bile etmedi. Tatminkar olamıyorum bu yüzden de. Birisinden, boyunu aşacak bir şey istemek ve yapacağına kendini inandırıp beklemek tamamen mazoşistliktir. Evet, ben de bir mazoşistim. Olmayan birisinden, olmayan bir şey bile istediğim oluyor ya, neyse...

"i was wasting my life always thinking about myself someone on their deathbed said
there are other sorrows too"

Bencilim, hep de öyle kalacağım. İstisnai birkaç kişi dışında hep kendi menfaatim olan şeylerin peşinden koştum. Hep de koşacağım. Sevmeyi bile kendim için istiyorum. Beni sevsin yeter. Hep sevsin, daha fazla sevsin. Bazen de hiç sevmesin beni. İstediğim şeyler ile yaptıklarım ters yönde oluyor. Ama dengesizlik değil bana göre bu; akıl ile mantığı canlı tutuyorum. Tek bir tanesine yüklenmiyorum. Ama sizin için dengesizim ben tabii. Siz öyle bilin, zerre takmıyorum.

Büyüyorum triplerine girmedim, hayır. Her saniye gelişiyorum. Kendimi tutabilmeyi öğreniyorum. Sabır neymiş onu öğreniyorum. Kendi hayatımı izliyorum uzaktan, sessizce. Belki bir yok oluşa giden benin arkasından sessizce yas tutuyorumdur. Bu gidişle zaten yalnız öleceğim, öldüğümü de ancak 3 gün sonra binayı saran leş kokumdan anlayacaklar. Yalnız kalmaktan korkuyorum. Kimseyi de istemiyorum oysa ki...

Sahi ya, ben n'apıyorum?!


20.7.10

Rehabilitasyon Merkezim



Bazen kilometreler uzaklaşmak için sadece birimdir, bazen de beyni sıfırlamak için bitiş çizgisidir.






"Kumsalda gece deniz sesleri, kumda uzanmışsın, üstünde yorgan niyetine yıldızlar, sessizlik; abi huzur budur" diyenlere siktir amk derdim. Evet, göt oldum; fenafillah vaziyette adamı huzur ile dolduruyormuş. Dahası, salak salak şeylerden arındırıp, adam gibi beyni çalıştırıyormuş. Paslanmışım amk.



"bilirim, çok kirlidir aşk sicilim
sadakat konusunda pek iddialı değilim
ama bu kez farklı olsun diye
sen denersen, ben de denerim
"


Uzaklaşmak demek artık benim için arınmak demek. D-Tox yapıldı bana, adsız alkolikler toplantısının son günündeki bağımlılar gibi çıktım ve bomboş kumsala hönkürdüm;

-20 gündür temizim! Ağzıma dahi sürmedim! (Her bağımlıda olduğu gibi yalanlar ilk cümleden sonra başlar) Burası bana doğru yolu gösterdi. Beni arındırdı, benim için bir terapi, bir rehabilitasyon merkezi oldu. Hepinize çok teşekkürler adsızlar!

Bir de ilk gün, kumsalda içimden söylediklerim var tabii;

-Ben bir bağımlıyım, kurtulmam imkansız. Hayır, sarılmayın bana! Hoş geldin de demeyin hepbir ağızdan! İmkanını bulunca gene başlayacağım, hepiniz de aynısını yapacaksınız!




Yaptım, temizim derken de kirliydim üstelik. Çünkü geri döneceğimi biliyordum. Gene yapacağımı biliyordum, ve gene de yaptım. İlk günden son güne kadar da yapmaya devam ettim.

Ben lanet olası bir bağımlıyım.

Farkındalığım yükseldi, herbir koldan zehri almaya; insanlara bu zehri vermeye çalışıyorum. Daha sonra da kefaret listem çoğalıyor. Ben bir bağımlıyım...

Takıntı bağımlısıyım, tatminsizlik bağımlısıyım, ego balonu şişirme bağımlısıyım...

9.7.10

Hatay Günlükleri #2

7.gün Hatay-Samandağ'da. Artık herkes tek vardiya, gece arazisinde. 2 grup halinde kaplumbağa arıyoruz. 15km. sahilde kum üzerinde yürüyoruz karanlıkta.

Kafamı boşaltmak için gelmeme rağmen, salak salak şeyler peşimi bırakmıyor. Fazla umursamamaya çalişsam da, sinirlerime bazen engel olamiyorum. Neyse, burada her şey çok güzel.

Dün Samandağ çarsıya indim. Berbere gidip sakal tıraşı oldum. O kadar samimi ve işlerini tam yapma aşkı ile kavrulan insanlar göreceğimi sanmiyordum. Dürüm yedim ve hayatımda yediğim en harika dürümdü.

Her şey çok güzel gidiyor, hayatım içinde çok güzel kararlar alıyorum. Buradaki herbir etki, bana olumlu bir tepki olarak geri dönüyor.

Son olarak da;
I'm the coolest guy ever!

5.7.10

Hatay Günlükleri #1

3. ya da 4. gecem Hatay-Samandağ'da.

Biraz huzur bulmak için geldim buraya; sanirim buluyorum biraz.

Yaşam olanakları minimumda olmasına rağmen, çok fazla zorluk çekmedim; ve buna da çok şaşırıyorum.
Ranzanın üst katında uyuyorum. Çıkmak o kadar zor ki, kimi zaman salondan kalkmayip burada yatayim diyorum.

Gece arazileri... En çok huzur dolduğum zaman dilimi.
22:30 gibi vuruyoruz kendimizi karanliklarin icinde Samandağ sahiline. Dalgalar kıyı şeridini döverken el ele kol kola yürüyorum. Kaplumbağa gördüğümüz zaman ise, kumlara uzanip milyon tane yıldızın görsel şölenine bakiyoruz; arkadan da deniz korosu eşlik ediyor. Birbirimizin kucaklarinda, karınlarında yaptığımız sohbetler koyulaşırken, kaplumbağamız transa geçerek yumurtalarını kazdığı çukura kusuyor...

Akşam yemeklerinde herkes sofrada bulunmak zorunda, keza kahvaltida da. Adını duysam koşarak kaçtığım yemekleri, burada büyük bir iştah ile yemekteyim. (Annem duymasın)

2.5 saat sonra gene araziye çıkacağım. Biraz daha huzur dolmaya, kimseyi umursamamaya...