9.2.10

Obsession

-''Aptal!, takılıp kalmışsın kaç senedir! Hastalıklı olmuşsun! ''

Takıntılarımız bize yön veriyor. Her nefes alışımızda o takıntı burnumuza hava olarak girip, ciğerlerimizde alveollere baskı yapıyor. Tamamen hastalıklı, tamamen köşeye sıkışmış...

-''Hala onun için mi ağlamak istiyorsun? O kadar uzun zaman oldu beyinsiz, nasıl hala kalbinde pompalanan kanda olduğunu söyleyebilirsin? ''

Yenilgidir bunun adı.
-''Salak''

Yaşadıklarına takılı kalmaktır. Ondan kaçarken; kendine güvenli bir oda buldum diye sevinirken, aslında o odanın içinde tekrar karşılaşmaktır takıntılı olmak. Ve o odadan çıkamamaktır. Bir koku, bir mekan ya da bir melodinin notası bile senin içindeki hastalıklı organları titretmeye yetiyordur.

-''Get over it man, really...''

Atlatamıyorum, nedense. Takıntılı olmak hoşuma mı gidiyor?

İşte bu kötü dostum. Gerçekten çok kötü. Takıntının verdiği acıyı sevmeye başlamak, senin bittiğinin göstergesidir.

Hayır, hayır. Ben sadece geçmişe ihanet etmek istemiyorum.
''Hah hah, sen ona ihanet edip aldattın, geçmişe mi ihanet etmekten korkuyorsun. Güldürme beni

Ah, evet haklısın. Ama bari geçmiş kalsın elimde. Yoksa onca zaman ne olacak? Eh, ben de böyle düşünmeye başlamışsam şayet, işler yolunda değildir heralde.

Yağız, o kadar mal ki, hala aynı şeylerde takılı kalmış. Aşamamış kaç yıldır olanları. Yedirememiş.
Acınacak halde olmayı yediremiyor kendine. Hep güçlü olmalı, çünkü güçsüzler salaktır!

Ben de salağım artık. Herkese söyleyebilecek kadar hem de.


-''Get over it man.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder