10.10.09

When I Was a Boy

0-6 Yaşında: Tek yaptığım fotosentez. Arada yürümeyi felan öğrendim.


7 Yaşında: Okula başladım, okulun ilk günü kustum, ilk ders annemlere gitmeyin diye yalvardım, ilk dersin sonunda ise gidin artık diye yalvardım. Okumayı- yazmayı sınıfta ilk ben söktüm. 1.sınıfta bir kız arkadaşım vardı. Bildiğin sevgili olarak. Teorikte ama, pratikte hiç bir şey bilmiyordum; genital organların farklı olması dışında...


8-12 Yaşında: Yeni yeni şeyler öğrendim, anlayamadığım şeyler oldu, o yaştaki çocuğun anlayamayacağı ama benim anladığım da çok şey oldu. İlk kitabım olan Çocuk Kalbi’ni bu dönemde okudum. Daha sonra annem sayesinde Bilim ve Çocuk ile tanıştım. Çabuk sıkıldım ve Bilim Teknik’e geçtim. Dili çok zordu ama ilk aldığım Bilim Teknik sayısının ilk sayfasını hala hatırlıyorum. Belki anneme en çok teşekkür ettiğim şey bana Bilim kitapları alması olmuştur. Dünya Klasikleri yerine kütüphanem Tübitak kitapları ile doluydu. Eh bu sayede de dünya kültür kitaplarından uzaklaşmıştım. Dünya Klasikleri’nin beni cezbedememesi sanırım bu yüzden...


12-14 Yaşında: Hormonlar damarlarımda dolaşmaya başlamıştı, her erkek gibi patlamaya hazır bombaydım. Belki de bir erkeğin en zor dönemiydi bu. Dişi martı geçerken üstümüzden bile bir garip oluyorduk. Garip...
Aynı anda 4 kızı idare etmiştim. Yılanın başı küçükken ezilmemişti, tam tersine başı göklere çıkarılıyordu. En yakın arkadaşım piç olmak, bense aşık olup mükemmel bir ilişki yaşamak istiyordum...


14 Yaşında: Liseye geçince 90 yaşında adam olduğumu sandığım zamanlar. Bir sonbahar yaprağı, rüzgar ne tarafa savurursa o tarafa hızlıca gittiğim zamanlar. Bıçkın delikanlılık dönemim bu zamana denk gelir. Post-modern bıçkındım gene. Daha sonrasında benliğimi bulmaya başlamam da bu döneme denk geliyor. İlk sigaramı hiç düşünmeden içmem; hele lisenin ilk cuması( lisenin başlamasından 5 gün sonrası) böyle bir şeyi hiç düşünmeden yapmış olmam. Sanırım ciğerlerimin kaderini de bu olay belirledi...
Lisenin ilk perşembesi ( lisenin 4.gününe tekabül eder) bir sevgili yapmış olmam. 14 yaşın ortalarına doğru ‘aşık’ olduğumu düşünmem, ve bir ilişkinin ardından kendimi harap etmem...


15 Yaşında: Gelip geçen kızlar, ve tekrar 14 yaşımda ‘ aşık ‘ olduğumu düşündüğüm insan ile beraber olmam. Sonra tekrar beni terk etmesi... Metal müziğe sert bir geçiş, ve müzik grubu solistliği. Kendimi bir bok sanmam. 15 yaşımın ortalarında tekrar ‘aşık’ olduğumu düşündüğüm insan ile beraber olmam, ve bu sefer benim onu terk etmem. Sanırım ilk aşk a olan inancımın yitirildiği zaman bu zaman... Çok ah almam da buna etken olabilir belki, bilemiyorum... Arkadaş ortamımın 180 derece dönmesi. 12 yaşımdayken piç olmak isteyen arkadaşımın, aşık olup ilişki yaşamayı istemesi, benim ise ona aşk diye bir şeyin olmadığını anlatmaya çalışmam. Benim aşkı arayan piçlikten çıkıp salt piç olmam...


16 Yaşında: Gelip geçen kızlar, ortamlar... Brutal vokalliğe geçişim ve bunda dikiş tutturmam. Herkesin beğendiği bir brutal vokal olmam. Takdir ediliyor olmam. İlk kayıt yapmamız, ilk konserim...
‘Aşık’ olduğumu düşündüğümden, daha overdose bir hissiyat ile birisine bağlanmak. Onunla beraber olmak. Ulaşılmaz olan üniversiteli kadının erkek arkadaşı olmak. Hayatımı kökten değiştiren olayım budur sanırım. 2.5 yılımı alan olay. Havalarda uçuyor hissimin hiç bitmeyecek gibi olması. Sert metalci ukalalığı. Sert ama duygu adamı olan Yağız. O üniversitelinin benimle olmadan önce, en yakın arkadaşlarımdan biri ile olmasını görmüş olmam. Ve bu olayı sarhoş ayağına yatarak bozmam. Ve başarıya tam randımanlı olmasada ulaşmış olmam...


17 Yaşında: İlişkimin hala devam etmesi. Aşk diye bir şeyin olduğuna inandırmam kendimi. Aldatmadığım bir kız arkadaşımın olmasının, büyük bir şey olduğunu etrafa anlatmam. Onu sevdiğimi göstermem cümle aleme. Benim lisede olmama rağmen onun 7tepe gibi bir okulda olmasına rağmen benimle olmasının, bende yarattığı caka ve fors ve bilimum göt kaldırma dalgaları. Hayallerimizin olması, dahası benim hayal kurmam! ÖSS denen meret e girecek olmam. Arkadaşlıklarımın sallantıda olması. İnsanlardan uzaklaşmaya başlamam. Üniversitelinin eve çıkması, ve benim oraya taşınmam. Ailemle bu sebepten ötürü tartışmam. Evli hayatı sürmek. Herkesten kendimi iyice soyutlamam. Tek o üniversiteliye ihtiyacımın olması. Bütün hayatımı ona adamam. ÖSS’yi kazanamam...


18 Yaşında: İlişkimin hala devam etmesi, ama çok fazla sallantıda olması, rutinleşmeye dönmesi. Bu dünyada annem, babam ve o üniversiteliden ibaret olması. Arada dershanedeki arkadaşlarım... O üniversiteliyi ilk defa aldatmam. Hemde ortaokuldan kalma biri ile. Zerre pişmanlık hissetmemem. Daha sonra tekrar aldatmam. Gene zerre pişmanlık hissetmemem, hatta haklı olduğumu düşünmem. Üniversiteli ile bitmek tükenmeyen kavgalarımız, kapıya güvenliğin 3 kere gelmesi...
ÖSS’ye girmem. 1 hafta sonrasında, ‘ aşk’ dediğim şeyin bitmesi, terk edilmem. Yalanlar dolanlar, arkamdan çevrilen işlerin öğrenilmesi. Herkese kusulan intikam. Godzilla gibi herşeyi yakıp yıkmak. Hayata lanet okumak, aşkın sevginin yalan olduğuna tekrar inanmak. Veteriner Fakültesi’ni kazanmam. Ama her yeni üniversiteyi kazananın aksine, benim ordan hiç bir beklentimin olmaması...


19 Yaşında: Herşeyi geride bıraktığımı düşünmem. Yeteri kadar acı çektiğimi, yeteri kadar ders aldığımı düşünmem. Alışkanlıkların beni bırakamaması. Çift kişilik yatakta çapraz yatmak. Fakültenin başlaması, garip bir arkadaş ortamında kendimi bulmam. O ortamı kendi isteğime göre şekillendirmem. Saçlarımın artık toplanması gerektiğine karar vermem. Yeni insanlar ile iletişim kuruyor olmanın verdiği, özgüven dönüşü. Bencilliğin tavan yaptığı bir ruh hali ile yaşamak. Kız arkadaşlarımdan sıkılmak, bunalmak, hepsini terk etmek. Sorun ben de mi diye düşünmek, ama ben normalini yapıyorum diyerek kendimi haklı çıkartmak.


20 Yaşında: Gelen geçen kızlar, ortamlar... Kalınan bir sınıf. 0.4 ortalama. Hala ne aradığını bilmeyen bir Yağız. Az ama öz dostlar! Gregory House ile kendimi bütünleştirmem. Tamami ile bütünleştirmem bu yaşıma dayanıyor. Önceleri sadece benziyor hafiften demek, ve bunu nasıl göremedim ben deyip, sinirlenmek. Umursamamazlığın tavan yapması. Herşeyden çabucak sıkılmam. Ders, kız arkadaş, muhabbet, oyun, kitap vs...

20 yılda hiç bir şey değişmedi, değişen sadece dış görünüşümdü. 1 yaşında ne için fotosentez yapıyorsam hala aynı sebep için yaşıyorum, sevişiyorum, yemek yiyorum... Hala ukalayım, hala umursamazım, hala piçim, hala aşka inanmıyorum, hala aşkın libidosal bir şey olduğunu savunuyorum, hala hayal kurmak yerine; bütün olasılıkları kafamda kurup ayaklarımı yere basıyorum, hala...


I am not a dissociable, i am just another anti-social!


1 yorum:

  1. yağızım sennle dershnede yaptımız geyıkler 1cumle mı yanı=)onlar sana bsey katmadı mı yanı:D=)

    YanıtlaSil