25.10.09

Handicap

Gece saat 3. Zincirlikuyu'nda metrobüs bekliyorum. Yanımda tanımadığım bir adam oturuyor. Kaldırımdayız. '' Ne zaman gelir? '' diye soruyorum, ''Bilmiyorum ki, bekliyorum ben de '' diyor. Teşekkür edip, metrobüsün yolunu gözlüyorum...

34 numara yaklaşıyor durağa. İçindeki yolcular iniyor. Kimini Beşiktaş'a, kimisi Levent'e doğru merdivenleri çıkıyor, kimisi ise 34A beklemek için durakta boş bir yer bulup tünüyor. Bense belki Murphy's Kanunu işler diyerekten bir sigara yakıyorum. Uykum iyice gelmiş, eğlence sonrası yorgunluk bütün kaslarımda laktik asit birikimi göstermiş... Ama sonra bir şey fark ediyorum. 14 - 15 yaşlarında sağır-dilsiz 5-6 genç var. Kızlı erkekli. Ebeveynleri de yok yanlarında...

Başlıyorum düşünmeye. Bunlar bu saatte ne yapıyorlar? Aileleri nasıl yanlarında olamaz, sonuçta sağır ve dilsizler. Garip geldi bana...

Daha sonra etrafımdakilere baktım. Herkes hayattan bezmiş, evine gidip o soğuk yatağına girerek, o yatağı sıcağa çevirmenin hayalini kuruyorlar. Kimisi de çoktan ellerini çenesine koyarak uyuklamış... Bu andan sonra sağır ve dilsizlere iyice baktım. Gözlerinin içleri gülüyordu adeta. Yaşamları boyunca handikaplı olmalarına rağmen, sanki dünyanın en mutluları onlardı. Kimseye aldırış etmeden dövüş şakalaşlamaları, kendilerine has esprileri vs...

Gece 3:30 ve bu çocuklar hala enerjik, dahası mutlulardı. Bir de kendime baktım daha sonra.

Sigara içerken sanki dumanlarımla yorgunluğumu harmanlayıp ciğerlerime teneffüs ettiriyordum, içimdeki pislikleri ve sıkıntıları da dumanla tekrar soluduğumuz havaya geri veriyordum. Sanki dünyanın yükü üstümdeymiş gibi hayattan bezmiştim o saatte. Ama onlar...

Onlar öyle değildi, ben sağırım, ben dilsizim deyip hayata küsmek yerine; bilakis hayata daha iyi tutunmuşlardı, her anlarını özenle yaşıyorlardı. Sağır olmaları onları üzmek yerine, hava soluduklarına minnet duygusuyla hareket ederek mutlu oluyorlardı.

Engelli olmaları, yaşamalarını engellemiyordu, aksine yaşamaları için daha da güç veriyordu...

Biz ise eften püften olayların sonucunda, hayattan tiksiniyorduk, hayatın bi taraflarına okkalı şekilde koyuyorduk.

Bunları düşünürken bir ara uyumuşum. Kalktığımda ise onlar yoktu. Gitmişlerdi, inmişlerdi beraberce metrobüsten. Benimse aklımda kalan onlar olmuştu geceden. Ne içtiğimiz bira, ne bir Pub'ı Disco'ya çevirdiğimiz ne de...

Bundan sonra onlar ' özürlü ' değildi benim için; dahası özürlü kelimesi onlar için olmamalıydı. Olamazdı. Onlar sadece ' engelli' ydi. Hayata öyle gelmişlerdi, krossing-over safhasında meydana gelen bir anormali sonucu böyle olmuşlardı. Özürlü olamazlardı, zira bizden daha fazla yaşamayı biliyorlardı. Yaşamayı bilen insan özürlü olamazdı...

Onlara ' özürlü' demeyin! Onlar sadece ' engelli ' ydi, bizden daha fazla engel aşan...

2 yorum:

  1. Sigara içerken sanki dumanlarımla yorgunluğumu harmanlayıp ciğerlerime teneffüs ettiriyordum, içimdeki pislikleri ve sıkıntıları da dumanla tekrar soluduğumuz havaya geri veriyordum. Sanki dünyanın yükü üstümdeymiş gibi hayattan bezmiştim o saatte. Ama onlar...

    İşte bu sözler bana Evet! dedirten sözlerdir. Çünkü bilirim ki, konular ne olursa olsun düşüncelerim böyle içten içe bükülerek savrulurlar. Başarılı, çok başarılı sevgili thred. Çok beğendim =)

    YanıtlaSil
  2. Hayal dünyamızın kapılarını bir parça daha aralatan bir çalışma. kişiyi düşünmeye itiyor sevgili thred... Tebrikler..

    YanıtlaSil